Selamünaleyküm.
Okumalarımı acil-önemli muvazenesinde devam ettirmeye çalışırken sıranın çocuklara geldiğini fark ettim. Yeri gelmişken acil-önemli tefrikini nasıl yaptığımdan biraz bahsedeyim.
Malumdur ki ilmihal bilmek farzdır. Yani kişinin lehine ve aleyhine olan her şeyi bilmesi -tabi amel cihetiyle- farzdır. Ulema -Allah onlardan razı olsun- bu noktada amellerimize dair bilmemiz gerekenleri ilmihal başlıklı kitaplar şeklinde neşretmişler. Okuyoruz öğreniyoruz lakin tam da burada eksikliğini hissettiğim bir husus daha var ki: ilmihal kitaplarında çoğunlukla ibadete dair mevzular yer alırken gündelik hayata ilişkin pek çok pratik husus yoktur. Yoktur derken -haşa- olması gerekir de koyulmamış manasında söylemiyorum tabi ki. Bu malumatı fıkıh ya da hadis kitaplarından öğrenmemiz gerekiyor: ben içinde bulunduğum halin ilmini yani ilm-i halimi öğrenmek adına o an ihtiyaç duyduğum konulara dair kitapları acil kategorisine alıp önceliyorum. Önemli olanlar ise haliyle acil olanlara nispeten ötelenmiş oluyor.
İçinde bulunduğum halin ilmi deyince aklıma gelen bir husus daha var: Rasim Özdenören hoca Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler’inde buna değinmiş: “İslam’ı bugün öyle kavramak zorundayız ki, kendimizi şimdiye kadar İslam hakkında hiç bir şey bilmiyormuşuz gibi farz ederek yola koyulmalıyız: ilk Müslümanlar nasıl Müslüman olmuşlarsa, onların yolunu izleyerek ve ön yargılarımızı, cehalet döneminden kalma zihni ve ameli alışkanlıklarımızı terk ederek başlangıç noktasında durmayı deneyebilmeliyiz.”
Müslümanca düşünmenin yani Müslüman kafası edinmenin; yani -gündelik hayat akışında sürdüregeldiğimiz alışkanlık ve davranışların başına İslami takısıyla kılıf uydurmanın değil de- hakiki manada tüm detaylarıyla Müslüman gibi düşünebilme ve yaşayabilmenin yolu ya da yöntemi de diyebileceğim bu tarife ilişkin ayrı bir yazı kaleme alırım belki.
Tekrar mevzumuza gelecek olursak: ihtiyaç duyduğum için acil kategorisine alarak öncelediğim husus elbette çocuk konusu oldu. Çocuklara ilişkin mevzularda çoğunlukla pedagoji kitaplarından istifade etmeye çalışıyorum ancak pedagoji kitaplarına başvurmadan önce dinimizin çocuğa bakışı, çocuk felsefesi ya da çocuğa verdiği yer/kıymet/önem hakkında malumat sahibi olabilmek ve kazanacağım bakış açısı doğrultusunda pedagojik kaynaklardan edineceğim bilgileri anlamlandırabilmek için bulduğum ve ihtiyacıma cevap verebilecek mahiyetteki kitaplar hadisçi Prof. Dr. İbrahim Canan hocanın kitapları oldu. Bu noktada elime aldığım ilk kitabı ise Kur’an’da Çocuk isimli çalışması.
Daha önce bahsettim mi bilemiyorum. İbrahim Canan hocanın kitaplarını hayranlıkla okurum hep. Özellikle kelime tercihleri ve cümle terkiplerini çok takdir ederim. Tabi ki bu beğenimi kazanmasında düşündürücü cümleleri ve şimdilerde Osmanlı Türkçesi denilen dili etkili bir biçimde kullanıyor olması büyük rol oynuyor.
Her çalışmasında olduğu gibi yine bu çalışmasının da ön sözünde çalışmanın amacını, gerekçesini ve şeklini, çalışmadan beklentilerini ve ilerleyen sayfalarda nelerle karşılaşacağımızı gayet ustaca ifade ve tarif etmiş. Türk Dil Kurumu’nun tarifine -kitapların giriş kısmına konulan, o eserin konusunu, amacını, işleniş biçimini anlatan yazı, sunuş, söz başı, ön deyi, mukaddime- tam muvafık olmuş ki okuduğunuzda ne okuduğunuzu/okuyacağınızı bildiğiniz için devam eden sayfalarda hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz de en aza iniyor ve istifadeniz artıyor.
Yazımın devamında kitabın bir özeti ya da bölümlerin açıklamasından ziyade önceki kitap yazımda olduğu gibi notlarımı ve düşüncelerimi paylaşıyor olacağım. Maddeler halinde sıraladığım alıntılara ilişkin yorum ve açıklamalarımı -varsa- alt maddelerinde görebilirsiniz.
- Yani aile, çocuğun en mühim meselesi olan hayata hazırlanmasında -ki bir başka ifadeyle terbiye denmiştir- en müessir rolü icra eden müessesedir. s.21
- Hemen kaydedelim ki Kur’an-ı Kerim, evlenmede, “şahsi heveslere değil”, “terbiye şartlarına” uygun bir ailenin kurulmasını emreder. s.22
- Yukarıdaki iki cümle bir arada değerlendirilirse İslam’da terbiye mefhumunun çocuk dünyaya geldiğinde değil daha evlenmeden düşünülmesi gereken bir kavram olduğu ve evliliğin buna binaen kurulması gerektiği anlaşılır. Öyleyse aile ve çocuğa dair okumalar ve eğitimler evlendikten sonra değil evlenmeden çok önce hayata geçirilmelidir.
- Herkesçe malum ve müsellem olduğu üzere, her bir heyet-i içtimaiyede, nizam, ahenk ve huzur, heyeti teşkil eden fertler arasındaki silsile-i meratib ve otoriteye bağlıdır. En küçük içtimai heyet olan aile de bu kaidenin dışında değildir. İslam, ailevi silsilenin başına, normal durumlarda, babayı koyar. Yani ailenin reisi babadır. s.25
- … çocuğun, istiğna yaşı denen 7-8 yaşlarına kadarki terbiyesinden anne sorumludur ve bu safhada çocuk bakma hakkı anneye bağlıdır. s.26
- … Hz. Ebubekir’in, kadı sıfatıyla, bir ihtilafı çözmek üzere, Hz. Ömer’e söylediği şu cümlede, ifadeye döküp formüle etmiştir: “Ey Ömer, bırak onu, annesinin tükürüğü ona, senin yanındaki şekerden ve baldan daha hayırlıdır.” s.27
- Yeni araştırmalar, çocuğuna bakamayan annenin de ruhi bunalımlara uğradığını ortaya çıkarmıştır. s.27
- Yukarıdaki dört alıntı bir arada düşünülecek olursa, ilk eğitim yuvası ailesi olan çocuğun kişiliğinde dengeli bir gelişim için ihtiyaç duyduğu ahenkli ortam anne ve babanın yeknesak bir terbiye politikası yürütmesiyle meydana gelecektir; ki aile içerisinde pek çok hususta ittifak ve birliktelik içinde olunsa dahi ihtilaf gösterilen mevzularda yeknesaklığın devamı adil bir otorite ile mümkündür.
- Bu mevzunun güç zehirlenmesi yaşayan ve çoğunlukla gücün yozlaştırıcı etkisine şahit olan günümüz toplumunun idraki ile hakkıyla anlaşılması zor görünse de, çocuğun terbiyesinde ve evin idaresinde anne-baba arasında taksim edilen sorumluluklar ve babaya verilen reislik yetkisi ile birlikte ağır mesuliyetlerin de yüklenmiş olması gibi hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde meselenin makuliyeti tebarüz edecektir.
- … mümin kimse, mümin olmayan hakkında oğlu ve babası bile olsa Allah’tan mağfiret bile dileyemez. s.35
- Cümlenin devamında gelen bir misalde, dilencilerin kapılarına gelip dua etmemesi için gayri müslimlere ait evlerin ayırt edici bir işarete sahip olması gerektiğine dair görüş bildiren ulema zikredilir.
- İslam açısından nikahtan maksat tenasüldür, yani neslin devamını sağlamaktır. s.43
- Masiyette yardımcı olmamak için fasık evlada , babanın, zaruri gıdasından fazlasını vermesinin caiz olmayacağını söylemişlerdir. s.59
- Eşit muamele vacibin mukaddimesidir. Çünkü kardeşliğin kopması ve ebeveyn hukukuna riayetsizlik (kat’u’r-rahm ve’l-ukuk) dinen haram kılınan iki husustur. s.61
- Şu ayette haramların mühimleri sayılırken şirkten sonra -yani ehemmiyetçe yine ikinci sırada olmak üzere- anne-baba hakkı (nın ihlali) kaydedilmektedir. s.64
- … kişinin, Allah’ın emirlerini şahsen yapmak ve nehiylerinden kaçmak suretiyle, kendi nefsini kurtarması ve kendisine emredilenleri aile efradına, aynen yaptırmak suretiyle de onları kurtarması gerektiği hususunda ittifak ederler. s.71
- Bu mükellefiyetini yerine getirmeyenlerin kıyamet günü en şiddetli azaba maruz kalacağı gerçeği akılların bir kenarında muhafaza edilerek bahse konu mükellefiyetin ihtiva ettiği meselelerden bazıları dini ve ahlaki terbiye ve meslek öğretimi olarak karşımıza çıkıyor.
- … beş farzla ilgili bilgileri öğrenmek farz olduğu gibi ihlasla ilgili bilgileri öğrenmek de farzdır, zira amelin sıhhati buna bağlıdır. s.83
- … dünya ve ahiret, madde ve mana, ruh ve beden muvazenesidir. Bunlardan biri, diğeri için feda edilmez. s.91
- Müslüman aile tek odalı bir meskende yaşayamayacağı gibi oda sayısı, evde yaşayanların sayısına uygun olarak farklı olacaktır. s.98
- İslam şimdilerde sıkça öne sürülen ve keyfi manalara münhasır kılınarak zikredilen Allah’la kul arasında manevi bir ilişkiden ziyade şeriat olarak da tesmiye edilen ve evdeki odaların taksimine kadar kurallar vaz eden bir dindir.
Selametle…
Not: Yukarıdaki alıntılar bağımsız olarak okunduklarında kitabın adından mütevellit akılda uyanan muhtevadan uzak gibi görünüyor fakat kitabı okuyanlar anlatımın akışı içinde ne kadar yerli yerinde kullanıldıklarını göreceklerdir.